3 ŞEHİR… EDİRNE…TEKİRDAĞ...KIRKLARELİ…
3 DENİZ… EGE DENİZİ…MARMARA DENİZİ…KARADENİZ…
3 DAĞ … ISTRANCA-KORUDAĞ-GANOS…
Ve işte coğrafi olarak Avrupa’ya uzanan tek kapımız TRAKYA BÖLGESİ.….
Avrupa ve Hristiyan alemine göre Roma dönemindeki 5 büyük imparatordan biri olan Hadrianus’un şehri EDİRNE…Bizlere göre ise Balkan Harbi’nde Şükrü Paşa’nın şehridir…Ama en çok da Osmanlı Dönemi’nde Koca Mimar Sinan’ın ustalık eserini bırakarak şehrin göbeğine imza attığı şehirdir Edirne...Büyük Osmanlı Devleti’nin görkemli 2.başkentidir…
Şehre ilk girdiğinizde gözleriniz ilk o güzel camiyi arar…Osmanlı padişahı 2.Selim’in 1568-1574 yılları arasında 90 yaşında olan Mimar Sinan’a yaptırdığı ustalık eseri SELİMİYE CAMİSİ…Benimle Trakya turuna gelen misafirlerim cami avlusuna girdiğinde önce avluya oturur ve caminin ruhuna girer…Hep beraber başlarız Koca Sinan’ın yaptığı o meşhur eseri tekrar inşa etmeye….
Koca Sinan gibi önce caminin yerini şeçeriz…”Neden buraya yapalım ki camiyi?” sorusuna cevap veririz.Sonra başlarız temeli atmaya…Caminin gevşek toprak yapısı nedeniyle raylı bir sistemin üstüne oturtur ve minarelere de temelden kelepçe yerleştiririz.Temeli de sağlam olsun diye çok önceden Karaağaç’ta kurduğumuz tavuk çiftliğindeki tavukların yumurtalarının aklarını atarız.Sonra başlarız o uzun ve ince minarelerde birbirini görmeyen yollardan şerefelere nasıl çıkacağımıza…En son 49 metrelik yüksekliğindeki kubbesi ile Ayasofya’ya kafa tutmaya …Mimar Sinan , caminin kubbesine o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı 5. bir işlemle çözmüştür.Bu caminin dışı….Bir de içi var… Bunların hepsini burada anlatmaya kalksam buradan başlarsınız Mimar Sinan’a tekrar aşık olmaya…☺ Camiye imaret,tabhane(mutfak),kervansaray ve bir de medrese ekleriz ve külliyeye dönüştürürüz.En son bir de Koca Sinan’ın hayatından ve hüzünlü vefatından bahseder onu yad eder ve camide gezimizi tamamlarız..
Camiden sonra caminin kervansarayı şu anki arasta çarşısına iner ;hala Osmanlı’nın geleneksel özelliklerinin devam ettiği ve Edirne ile özdeşleşen alışverişimizi yapmaya başlarız…41 çeşit baharattan oluşan Deva-i Misk helvası,Badem ezmesi,Edirne peyniri,ballı kurabiye diyebileceğiniz kallavi,yöresel meyve sabunları ve aynalı süpürge…Bakmayın alışveriş dediğimize...Bunların hepsinin tek tek hikayeleri vardır bizden dinleyeceğiniz…☺
Sonra ineriz bu güzel şehrin derinliklerine….Osmanlı dönemindeki ilk revaklı avlusu bulunan yapılardan 3 Şerefeli Cami,Kanuni dönemi sadrazamlarından damadı Rüstem Paşa’nın Kervansarayı ve Edirne halkının yazılı cami olarak dillendirdiği duvardaki hat yazılarıyla güzel ULU CAMİ…Son olarak da Roma dönemi kalıntılarıyla Hadrianus Surları ve Saat Kulesi…Bu noktaları gezerken de arada sizle beraber gezebilecek olan bazen müzikli bazen renkli kıyafetli bazen esmer bazen genç ve hareketli o güzelim renkli Çingeneler☺Ya da uzun çarşıda gezerken göreceğiniz meşhur Edirne Ciğercileri.. :) Tadına bakmadan geri dönmek olmaz ki….
Edirne anlat anlat bitmez kii…Bir zamanların en güzel en bilinen başkenti..İstanbul fethedilince geride kalan şehir…Şehir merkezi gezilince asla bitmeyen şehir…İniyoruz kentin Bulgar ve Yunan sınırlarına…Eski saray meydanı,o dönemden kalma mutfaklar,Fatih Köprüsü,Adalet Kasrı,Kırkpınar güreşleri ve güreş alanı,Koca Yusuf gibi milli güreşçiler,kırmızı dipli mum,Şükrü Paşa,Balkan Savaşları ve Balkan Anıtı,Tunca Nehri…Başlık çok bir de içini düşünün…
Bence Selimiye Camisi’nin ünü kadar Edirne’ye büyük katkı sağlayan diğer bir yapı da 2004 yılında Avrupa Konseyi tarafından Avrupa Müze Ödülünü alan SAĞLIK MÜZESİ…Diğer bir adıyla Sultan 2.Beyazıd Külliyesi…15.yy’da musiki ile tedavi yapılan önemli bir Darüşşifa….Burcunuz ne ise;hangi makamı dinlediğinizde şifa bulabileceğinizi müzeye gittiğinizde öğrenmiş olacaksınız…
Ve akşamüstü saatleri Edirne’de…Günbatımı gelmeden önce Lozan Antlaşması ile savaş tazminatı karşılığı alınan kasaba Karaağaç…Karaağaç tren istasyonu,son kullanılan tren,Mimar Kemalettin ve karşıdan görünen Yunan sınırı… ve….
Edirne gezimizin son durağı….Türkiye’nin sınırlarını belirleyen, kimi zaman sakin kimi zaman hırçın o güzelim Meriç Nehri ve üzerindeki Meriç Köprüsü…Zamanında gün doğumunun ya da gün batımının en güzel seyredildiği yer…Bende bu sebeple her gittiğimde gün batımı eşliğinde sizlerle beraber büyük bir keyifle çay-kahve molası veriyorum.Edirne ile böyle vedalaşıyorum.
Eski ismi Kırk Kilise olarak anılan KIRKLARELİ geliyor ardından….Aynı zamanda Kırklareli’yi fetheden Türk akıncılarının 40 şehit vermesiyle anılan KIRKLAR-ELİ… Üzümden yapılan Hardaliye..Karagözün efsanesi..En eski yerleşik halk Traklar ve Avrupa’nın bildiği gladyatörlerden Spartacus…Ayrıca Trakya’nın turizme açılmış tek mağarası DUPNİSA…Bir Trakya turumda bütün grubu tamamlayıp ablamı kaybettiğim mağara☺Tur anılarımdan☺
ISTRANCA ORMANLARI VE LONGOZLAR…İĞNEADA....Bulgaristan sınırı ve Karadeniz …Hepsi bir arada Kırklareli sınırlarında…Istranca,bir meşe türüdür.Longoz,ormanın içindeki göllerle su basar olmasıdır.Longoz demişken Sebahattin Ali’den bahsetmeden de geçmeyiz tabiî ki..Ayrıca Bulgarlar, ıstranca ormanları için “Tanrı Dünya’yı yaratırken düşünmüş,planlamış.Ancak istrancaları yaratırken sadece gülümsemiş.”derler..Siz görünce ne dediniz?? Ya da görünce ne dersiniz??
Ve son şehrimiz..ÜÇ KEMALLER ŞEHRİ TEKİRDAĞ…
Vatan ve özgürlük şairimiz NAMIK KEMAL, Tekirdağlıdır. Doğduğu kabul edilen ev şu an “Namık Kemal kültür evi ve müzesi” olarak kullanılmaktadır.
Üsküp doğumlu olan ancak 1935-39 yılları arasında Tekirdağ Milletvekilliği yapan YAHYA KEMAL BEYATLIDIR.”Fetihler ufku Tekirdağ” ile Tekirdağlıları temsil etmiştir.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK...BÜYÜK ATAM…1928 yılında Tekirdağ’da Yeni Türk Alfabesi ilan edilmiş ve Harf İnkılabı yapılmıştır.
İşte bu yüzden 3 Kemaller Şehridir.
Bunun yanında Tekirdağ rakısı,Tekirdağ köftesi,Peynir helvası,Hayrabolu tatlısı…
Tatlarını bilenler bilir... Hepsi TRAKYA”YA BİR DAHA GETİRİR:)
Yorum Yap
Bu Yazı İçin Yapılan Yorumlar